MEME KANSERİ HASTALARINDA YAKIN ÇEVRE VE TOPLUMDAN GELEN SOSYAL DESTEK, DUYGU DÜZENLEME VE TRAVMA SONRASI BÜYÜME ARASINDAKİ İLİŞKİ


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, İnsan Ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü, Türkiye

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Aslı Birleşen

Danışman: Şeyda Türk

Özet:

Meme kanseri, 2020 yılı içerisinde 2.3 milyonu aşan yeni vaka teşhisi konulması sebebiyle dünya genelinde en çok tespit edilen kanser türü olarak belirtilmektedir. Halihazırda var olan yönelimlerin aynı şekilde devam etmesi durumunda, 2040 yılına kadar sadece yaş alma ve artan nüfus sebebiyle, yıllık yeni hasta sayısının 3 milyona ulaşması ve ölüm oranının 1 milyonun üstüne çıkması öngörülmektedir (Arnold vd., 2022). Dünya genelinde kadınlarda en fazla gözlemlenen kanser türü olan meme kanseri, Türkiye’de de benzer sonuçlar ortaya koymaktadır. GLOBOCAN 2022 verilerine göre Türkiye’de her 100.000 kişi başına kadınlarda en sık görülen ilk 10 kanser türü içerisinde 25.249 hasta sayısıyla meme kanserinin ilk sırada geldiği belirlenmiştir (The International Agency for Research on Cancer (IARC), 2022). Meme kanseri fiziksel bir hastalık olmasının yanı sıra bireylerin ruhsal ve psikolojik duygu durumlarını da etkileyen bir rahatsızlıktır. Meme kanseri vakalarında en çok gözlemlenen psikolojik rahatsızlıkların; travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete ve depresyon olduğu tespit edilmiştir. Bu hastalıklara ek olarak gerek yaşlı gerekse genç hastalar için cinsel işlev problemleri ve zihinsel bozukluklar, hayat standardını etkileyen kritik rahatsızlıklar olabilmektedir (Dinapoli vd., 2021).

          Meme kanserinin bireyler üzerindeki travmatik etkileri her ne kadar kabul görmüş olgular olsa da bu deneyimin kişiler üzerinde olumlu etkilerle birlikte pozitif büyümeyi de destekleyebilmekte olduğu çalışmalarla ortaya konulmaktadır. Tedeschi & Calhoun (2004), bu olumlu etkileri travma sonrası büyüme kavramı altında tanımlanmaktadır. Bu zorlayıcı yaşam problemleriyle verilen mücadelenin sonunda deneyimlenen pozitif değişimler travma sonrası büyüme olarak ifade edilmektedir. Bireyde artan güç duygusu, yaşam takdirinin yükselmesi, kişiler arasındaki bağların daha anlamlı hale gelmesi gibi sonuçlarla travma sonrası büyüme ortaya çıkmaktadır (Tedeschi & Calhoun, 2004). Meme kanseri teşhisi almış olan 201 kadın üzerinde gerçekleştirilen çalışmada, hastaların travma sonrası büyüme seviyeleri ile psikolojik belirtileri birlikte incelenmiştir. Çalışma sonucunda, katılımcıların çoğunluğunun düşük psikolojik belirti seviyeleri ile orta seviyenin üzerinde TSB seviyesine sahip olduğu tespit edilmiştir (Aydoğdu & Dirik, 2021). Travma sonrası büyüme, meme kanseri hastaları tarafından deneyimlenen bir pozitif süreç olmakla birlikte bu büyüme, çeşitli psikolojik süreçlerin etkinliğine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Sosyal destek ve duygu düzenleme de bu büyümeyi pozitif anlamda tetikleyen etkenler olarak ortaya çıkmaktadır (Tedeschi & Calhoun, 2004).

          Kişinin, çevresinden gerek iş gerekse özel hayatı adına duygusal yardım alması sosyal destek olarak kabul görmektedir (Demirel & Yücel, 2017). Meme kanseri hastalarında da çevreden alınan sosyal desteğin hastalığın seyri ve tedavisi sürecinde pozitif etkiye sahip olduğu bilinmektedir.  2835 kadın hasta üzerinde gerçekleştirilen bir çalışmada, sosyal anlamda çevresiyle uyumlanmış ve izole olmuş kadınların meme kanseri kaynaklı ölüm riskleri karşılaştırılmıştır. Bu doğrultuda, çevresinden izole olan hastaların ölüm riskinin iki kat fazla olduğu gözlemlenirken, sosyal çevresiyle uyumlanmış hastaların ölüm riskinin azaldığı tespit edilmiştir (Kroenke vd., 2006). Sosyal desteğin, sürekli ve tutarlı olması travma sonrası büyümenin güçlü bir geliştiricisidir (Tedeschi & Calhoun, 2004). Meme kanserinden sağ kalan hastalar üzerinde yapılan çalışma travma sonrası büyüme ve sosyal destek ilişkini kanıtlar niteliktedir. Çalışma sonunda, kanser hastalarında hastalıklarına dair bilgi paylaşımlarının arkadaş ve aile çevresi tarafından sınırlandırıldığı durumlarda, bilişsel işlemenin engellendiği gözlemlenmiştir. Sağ kalan hastalar tarafından bildirilen travma sonrası büyüme ise bilişsel işlemenin azlığıyla doğru orantılı olarak azaldığı bildirilmektedir (Cordova, 1999; Cordova vd., 2001a).

          Kanser teşhisi sonrası alınabilecek sosyal destek yalnızca kişinin yakın çevresiyle sınırlı değildir. Artık, her gün milyonlarca kişi sağlıkla ilgili bilgi edinmek adına internete erişim sağlamaktadır (Koch-Weser vd., 2010). Pek çok kadın, hastalık sürecinde destek almak, tıbbi bilgiye erişmek ve bir başkasından tavsiye almak için internette yer alan konuşma gruplarını, Facebook ve Twitter gibi sosyal medya sitelerini kullanmaktadır (Tsuya vd., 2014; Ussher vd., 2008). Bu noktada literatür, süreç içerisindeki yalnızlık hissiyatının ve stresin internet tabanlı platformlar aracılığıyla azaltabileceğini ve başkalarının deneyimlerinin, hayatta kalan diğer kanser teşhisi almış bireylerle paylaşılmasına olanak sağlayabileceğini belirtmektedir. Böylelikle, bireylerin olumlu düşünmeleri, başa çıkma kabiliyetleri ve yaşam kalitelerinin geliştirilebileceği ileri sürülmektedir (Eysenbach, 2003; Fogel vd., 2002; Klemm vd., 2003; Rodgers & Chen, 2005). Buna ek olarak, kişinin duygu ve düşünce paylaşımlarının olması aynı zamanda travma sonrası büyümeyi pozitif olarak destekleyebilir (Schroevers vd., 2010).

          Travma sonrası büyümeyi pozitif olarak etkileyen bir diğer faktör ise duygu düzenlemedir. Bireyin, duygu durumuna tekrardan yön vermeye çalıştığı birtakım süreçler, duygu düzenleme olarak kabul edilmektedir. Daha geniş bir perspektiften ele alındığında stres ve ruh durumu da dahil tüm duygu durumlarının kişi tarafından kontrol edildiği süreçlerin tamamı duygu düzenleme olarak ifade edilebilmektedir (Koole, 2009). Buna ek olarak, pozitif ve negatif duygular, yoğunlukları düşürülüp yükseltilerek bilinçli veya bilinçsiz olarak yapılan duygu düzenleme sürecinin içerisinde bir arada yer almaktadır (J. J. Gross vd., 1998; Parrott, 1993). Negatif duyguların düzenlenmesi sırasında kişi öfke, üzüntü ve endişe gibi duyguların deneyim ve davranış taraflarını azaltmaya odaklanırken; pozitif duyguların düzenlenmesi esnasında kişi sevgi, ilgi ve mutluluk gibi duygularını arttırmaya odaklanmaktadır (J. J. Gross vd., 2006; Quoidbach vd., 2010). Nitekim, meme kanseri teşhisi almak ve kansere yönelik tedavi süreci de kişide endişe, öfke, mutsuzluk, suçluluk, ölüm ve acıdan korkmak gibi birçok olumsuz duygu ve deneyimleri ortaya çıkarabilen stresli bir durumdur (Adler & Page, 2008). Groarke ve ark. (2011). Dolayısıyla, meme kanseri teşhisi sonrası pozitif değişimlerin yaşanabilmesi adına duyguların düzenlenme süreci önemli bir nokta olarak değerlendirilmelidir.

          Bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin travma sonrası büyüme üzerindeki etkisini gözlemlemek amacıyla 18-65 yaş aralığında 301'i kadın ve 257'si erkek olmak üzere 558 kişi üzerinde gerçekleştirilen çalışma sonucunda TSB ve bilişsel duygu düzenleme stratejileri arasında istatistiksel anlamda anlamlı bir ilişkinin olduğu ve anlamlı bir seviyede bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin travma sonrası büyüme üzerinde yordayıcı bir etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir (Top, 2021).

          Sosyal destek ve duygu düzenleme arasındaki ilişki ise Lopez ve ark. (2024) tarafından açıklanmaktadır. Bu kapsamda, baskılanan duygular yerine güven ilişkisi üzerine inşa edilmiş bir arkadaşlıkta, paylaşımların doğrudan yapılabilmesi gibi stres yaratan durumların daha etkili yönetilebilmesinin, sosyal desteğin daha fazla olduğu kişilerde gözlemlenmekte olduğu ifade edilmiştir.

          Bu çalışma çerçevesinde de meme kanseri tedavisi görmekte olan kadınların algıladıkları sosyal destek düzeyi, duygu düzenleme becerileri ve travma sonrası büyüme eğilimleri arasındaki ilişkiler ve travma sonrası büyümeyi destekleyebilecek hem bireysel hem de hastalıkla ilgili faktörler incelenmektedir. Mevcut çalışmada, artan sosyal medya kullanımı Türkiye kapsamında ele alınıp, meme kanseri hastası kadınların sosyal medyadaki ilgili içeriklerden yararlanma durumu ve travma sonrası büyümeye destek sağlayıp sağmadığı incelenmektedir. Ayrıca, meme kanseri hastalarının travma sonrası büyümesine katkısı olan sosyal desteğin sadece aile, arkadaş ve kişi için önemli olan diğer bir kişi tarafından değil; tanımadığı kişilerden ve sosyal medyadan alınan destek olarak tanımlanan toplumsal destek tarafından da gerçekleştirilebileceğini ele almaktadır. Böylelikle, literatürdeki diğer çalışmalardan farklı olarak sosyal desteği iki ayrı kategoriye bölerek meme kanseri hastasının hem ailesi ve yakın çevresinden gördüğü desteğin hem de toplumda gördüğü desteğin, kişinin duygu düzenleme becerisiyle ilişkisini ve travma sonrası büyümesine ne derece katkısı olduğunu araştırma fırsatı sunulmaktadır.

          Bu çalışmaya 1, 2, 3 ve 4. evre meme kanseri tanısı almış kadınlar dahil edilip, kişilerin hem yakın çevresinden hem de içinde yaşadığı toplumdan yeterli desteği alarak, tedavi sonrasında olduğu kadar tedavi sürecinde de travma sonrası büyüme potansiyeline sahip olabileceği ilişkisini göstermek amaçlanmaktadır. Böylelikle, çalışmanın bu konu hakkında yapılacak olan gelecekteki çalışmalara da ışık tutacağı düşünülmüştür.