Acıbadem Sağlık Bilimleri Dergisi, cilt.10, sa.3, ss.357-362, 2019 (Hakemli Dergi)
Tiroid bezinde görülen kanserler en sık görülen endokrin maligniteleri oluşturmaktadır ve bu kanserlerin insidansı
son yıllarda önemli ölçüde artmıştır. Günümüzde çok sık rastlanan tiroid nodüllerinin histopatolojik tanısının konulmasını sağlayan en güvenilir ve ucuz yöntem İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi’dir (İİAB). Ancak, ayırıcı tanıda ayrım
kriterlerinin yeterli olmayışı bazı nodüllerin histopatolojik tanılarının başarıyla konulamamasına neden olmaktadır. Bu amaçla son 40 yıldan beri birçok moleküler teknik geliştirilmiş ve farklı moleküler hedeflerin tiroid kanserinin ayırıcı tanısında kullanılması amaçlanmıştır. Ayırıcı tanıya katkısı olabileceği düşünülen genetik mutasyonlar ya
da hücre yüzey belirteçleri prevelans farklılıkları nedeniyle klinikte yaygın olarak kullanılmamaktadır.
Son yıllarda hızla gelişmekte olan proteomik tekniklerin; nodüllerde belirli zamanda belirli yerde bulunan proteinlerin yapısını, yerleşimini, miktarını, translasyon sonrası modifikasyonunu ve protein-protein etkileşimini
aydınlatmasından dolayı, tiroid patolojisinde ayırıcı tanıya katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu derlemede,
gelişen proteomik teknolojilerin klinik açıdan tiroid dokularına uygulanmasına odaklanılacak ve ayırıcı tanıya
katkı sağlayabilecek potansiyel biyobelirteçlerin olası klinik kullanımları vurgulanacaktır.