IV. Ulusal Antropoloji Kongresi, İstanbul, Turkey, 17 - 19 October 2019, pp.21
Metin
Cevizci
“Medikalizasyonun
çoğul yüzleri: Eğitim ve Sağlık Arasında Okul Başarısızlığı”
Türkiye’de
son yıllarda okul başarısızlığı birçok toplumsal aktör için kapsamlı bir
ilginin odağı olmakta ve bu olgu üzerine farklı uzmanlık alanlarından oluşan
karmaşık bir pazar şekillenmektedir. Her ne kadar kavramsallaştırılmaları daha
eski bir tarihsel arka plana sahip olsa da tıbbi-psikolojik alanın sunduğu
özgül öğrenme bozukluğu ve dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu
kavramları özellikle 2000’li yıllardan itibaren alana egemen olmaktadır.
Eğitim
alanında öğrencilerin karşılaştıkları akademik ya da davranışsal güçlüklerin
daha çok tıbbi ve psikolojik bir çerçevede ele alınması, eğitsel ve toplumsal
faktörlerin geri planı atılmasıyla beraber okul başarısızlığının tıbbileştirilmesi
(Morel 2014) tartışmasını
doğurmaktadır. Bu kapsamda okul başarısızlığının tıbbileştirilmesi kuramı,
betimleyici olmasından çok eleştirel bir niteliğe sahiptir. Bu teze göre okulda
karşılaşılan güçlükler üzerine getirilen tıbbi ve psikolojik tanım ve ele alma
biçimleri, tıbbi iktidar ve otorite sayesinde diğer yaklaşımları gölgeleyerek
kendini egemen yaklaşım olarak empoze etmektedir.
Bu
araştırma, söz konusu tıbbi kategorilerin eğitim alanındaki inşasını – böylelikle
eğitim ve sağlık alanları arasındaki ilişkiyi – anlamak için, kurumlar ve
onların resmi örgütlenme biçimlerini temel alan yapısal bir yaklaşımdan ziyade,
etkileşimsel ve karşılaştırmalı bir bakış açısını ve söz konusu olgu etrafında
oluşan ilişki ağının rolünü temel almaktadır. Bu kapsamda İstanbul’daki bir
ilçenin farklı sosyo-ekonomik düzeydeki mahallelerinde bulunan devlet
ilkokullarında gerçekleştirilen bu araştırma, sınıf öğretmenlerinin, psikolojik
danışmanların ve velilerin okul başarısızlığı olgusu etrafında sahip oldukları deneyimleri
kavrayıcı görüşmeler (Mattelé 2007) kapsamında
anlamaya çalışmaktadır.
Bu
açıdan bakıldığında okul başarısızlığının medikalizasyonu, tıbbi alanın eğitim
alanına bir izinsiz girişinden ziyade karşılıklı ihtiyaçlara cevap veren pratik
bir eylem mantığı olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu olan, tıbbi kavram
ve ele alma biçimlerinin belirli bir iktidar ilişkisi içinde eğitsel aktörler
(öğretmenler, psikolojik danışmanlar ve veliler) tarafından pasif olarak
içselleştirilmelerinden ziyade bunların bir noktada pratik sorunu çözme konusunda
en kârlı araçlar olmasıdır. Her ne kadar görüşmelerin ilk kısımlarında söz
konusu toplumsal aktörler bu kategorileri benimsemiş olarak görünseler de kavrayıcı
görüşmelerin prensiplerinden biri olarak araştırmacının ilişkisel olarak
anlam inşasına dahil olması ile birlikte bu kavramların onların eylem
alanlarında sahip oldukları pratik anlam ortaya çıkmaktadır.
Aileler
açısından bakıldığında, yeterli kaynağa sahip olmayan aileler için tıbbi tanılama
okul başarısızlığı ile mücadele etme noktasında sahip olunan tek olası eylem
biçimidir. Ayrıca sorunun çocuğun beyninde oluşan nörolojik bir sorun olması
fikri aileler için duygusal boyutta rahatlatıcı bir işlev görmektedir.
Öğretmenler
açısından bakıldığında, her ne kadar tanılara çok inanmasalar da sorunlu olarak
görülen öğrencilerin tanılanarak kendi eylem alanlarından çıkması ve başka
uzmanların sorumluluklarına girmesi mesleki pratiklerini kolaylaştırmaktadır.
Ayrıca içinde bulundukları değerlendirme paradoksundan da bir nevi kurtulma
şansı vermektedir. Çünkü bir yandan eğitim alanındaki değerlendirme biçimleri
daha niteliksel bir hale getirilmeye çalışmakta, böylelikle öğretmenler
niceliksel ölçme araçlarını yitirmekte; ancak diğer yandan hâlâ epeyce etkin
olan niceliksel değerlendir(il)me ihtiyacına psikolojik ve tıbbi alan cevap
vermektedir.
Psikolojik
danışmanlar açısından bakıldığında ise, kurumsal olarak öğretmen ve velilere
sunabildikleri en etkin çözüm sorun yaşayan öğrencilerin yönlendirilmesi
olabilmektedir. Bu kapsamda rehberlik ve psikolojik danışmanlık
uzmanlıklarından ikincisinin gerçekleştirilmesi okul dışındaki kurumlara havale
edilmektedir.
Sonuç
olarak, kurumsal boyutta bakıldığında Türkiye’de okul başarısızlığı konusunda
eğitim kurumları diğer toplumsal bağlamlara nazaran ön planda dururken, pratik
eylem alanına baktığımızda oluşan karmaşık ilişki ağı başarısızlığın
medikalizasyonunu anlamlı ve geçerli kılmaktadır.
Anahtar
sözcükler: Eğitim sosyolojisi, okul başarısızlığı, öğrenme güçlükleri, psikolojikleştirme,
tıbbileştirme, toplumsal eşitsizlikler