Genetik HLH hastalığı nedeniyle kök hücre nakli yapılan çocuklarda farklı genetik mutasyonların transplantasyon sürecine etkisi


Öztürk G., Yeşilipek A., Akçay A., Uygun V., Özek G., Karasu G., ...Daha Fazla

48. Ulusal Hematoloji Kongresi, Antalya, Türkiye, 1 - 05 Kasım 2022, ss.136

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.136
  • Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Giriş:  Genetik  HLH  hastalığı,  ailesel  HLH  genlerindeki  (perforin  [PRF1], Unch [UNC13D], syntaxin [STXBP2, STX11]), pigment/granül genlerindeki (RAB27A, LYST, AP3B1) mutasyonlarla veya HLH’ye yatkınlığa neden olan diğer birçok genetik bozuklukta ortaya çıkabilen heterojen bir grup hastalıktır. Farklı mutasyonlar varlığında hastalığın başlangıç zamanının, klinik seyrinin  ve  şiddetinin  farklı  olabileceği  bilinmektedir.  Genetik  HLH  için küratif tek tedavi şekli allojeneik HKHN’dir.

Amaç: Bu çalışmada HLH nedeniyle allojeneik HKHN yapılan farklı genetik mutasyonlara sahip çocuklarda, bu genetik farklılıkların transplantasyon sürecine ve sonuçlarına etkisinin incelenmesi amaçlandı.

Hastalar  ve  yöntem:  Mart  2008  –  Ekim  2020  tarihleri  arasında,  18 pediatrik  transplantasyon  merkezinde  HLH  nedeniyle  allojeneik  HKHN yapılan  191  hasta  geriye  dönük  olarak  incelendi.  Hastaların  153’ünde genetik  HLH’ye  neden  olan  patojenik  variant  saptandı.  Kırkaltı  hastada PRF1 geninde, 38 hastada UNC13D geninde, 25 hastada STX11/STXBP2 geninde biallelik mutasyon saptanırken, 44 hastada RAB27A (Griselli sendromu tip 2) veya LYST (Chediak Higashi sendromu) genlerinde mutasyon bulundu. Ancak hastaların 17’sinde patojenik variant saptanamadı (ailesel HLH kanıtlanamayan grup) ve 21 hastada da genetik analiz yapılamadı. Genetik  tetkik  yapılamayan  21  hasta,  gruplar  arası  karşılaştırmaya  dahil edilmedi.

Bulgular: Hastaların 99’u erkek, 92’si kız olup; median yaş 18,1 ay (min: 1;  max:  204  ay)  idi.  PRF1  ve  UNC13D  grubuna  HLH  tanı  yaşı  ve  HKHN yaşı diğer gruplardan belirgin olarak küçüktü (p<0,05). Tanıdan HKHN’ne kadar geçen süre PRF1 grubunda diğer gruplara göre belirgin olarak kısa idi (median 5,1 ay). Farklı genetik mutasyona sahip gruplar, HKHN öncesi kullanılan tedavi ve remisyon durumu, donör tipi, hazırlama rejimi (MAC/RIC), GvHH profilaksisi, profilaktik defibrotid kullanımı, kök hücre kaynağı ve infüze edilen CD34+ hücre sayısı açısından benzerdi (p>0.05). Hastaların %94’ünde nötrofil (median 15 gün), %88’inde trombosit engrafmanı (median 20 gün) sağlandı. Hastaların %55’inde profilaktik defibrotid kullanıldı ve 41 (%21.5) hastada VOD gelişti. Engrafman oranı, profilaktik defibrotid kullanımı ve VOD açısından farklı genetik mutasyona sahip gruplar arasında anlamlı fark bulunmadı (p:0,11 ve p:0,91). Hastaların  68’inde  (%36)  akut  GvHH  (gradeI-II:  %15,  grade  III-IV:  %21) gelişti. Grade III-IV GvHH oranı, PRF1 ve GS2/CHS grubunda diğer gruplara göre daha yüksekti. Ancak bu fark anlamlı değildi. Yüz günden uzun yaşayan 127 hastanın 32’sinde (%20) kronik GvHH gelişti. Gruplar arasında kronik GvHH açısından fark görülmedi. Çok değişkenli analizde de farklı mutasyonların engrafman, VOD, akut ve kronik GvHH gelişimi açısından risk oluşturmadığı görüldü. Transplantasyon sonrası +30. günde 124 hastada (%65) tam donör kimerizmi, 44 hastada (%23) mikst donör kimerizmi elde edildi (non-kimerik:11, erken  ölüm:12).  Gruplar arasında  tam+mikst  donör  kimerizmi  ve  graft yetmezliği açısından fark saptanmadı. Median 27 ay (1 gün-129 ay) takip süresi ile 138 (%73) hasta hayattadır. Genel sağ kalım (OS) 100 günde %81, bir yılda %77 ve beş yılda %70.6 (%95  CI,  90-107)  iken;  olaysız  sağ  kalım  (EFS)  100  günde  %81,  bir  yılda %75 ve beş yılda %70 (%95 CI, 87-104) bulundu. Gruplar arasında OS ve EFS açısından fark saptanmadı. Cox regresyon analizinde de farklı genetik mutasyonların OS ve EFS’yi etkilemediği görüldü.Toplamda 191 hastanın 51’i (%26.7) kaybedildi. TRM, +100. günde %17.3 (33/191 hasta) ve takip süresi sonunda %22.5 (43/191 hasta) olarak bulundu.  Gruplar  arasında TRM  açısından  anlamlı  fark  bulunmadı.  Ayrıca  çok değişkenli analizde de farklı mutasyonların TRM açısından risk oluşturmadığı görüldü. 

Sonuç: Genetik HLH’de farklı mutasyonlar varlığında, hastalığın başlama zamanı,  klinik  şiddeti  ve  seyri  farklı  olabilmektedir.  Ancak  farklı  mutasyonların  varlığı, hiperinflamatuar  süreçlerin  yaşandığı  HKHN  sürecini  ve sonuçlarını ciddi bir şekilde etkilememektedir.

Anahtar kelimeler: Genetik hemofagositik lenfohistiyositoz, transplantasyon