Turkish Journal of Bioethics, vol.2, no.3, pp.170-173, 2015 (Peer-Reviewed Journal)
European Society of Philosophy of Medicine and Healthcare, (Avrupa Tıp ve Sağlık Felsefesi Derneği /
ESPMH) yılık kongresi, 19-22 Ağustos 2015 tarihlerinde Belçika’nın Ghent kentinde yapıldı (1).
Belçika’nın başkenti Brüksel’e trenle bir saat uzaklıkta, Flaman bölgesinin büyük kentlerinden olan Ghent,
Leie ve Scheldt nehirlerinin kavşağında, Ortaçağ’dan beri kalabalık ve hareketli bir yerleşim yeri. Verimli
Flanders ovası üzerinde, stratejik bir coğrafi noktada kurulmuş, işlek ticaret ve üretim faaliyetlerinin
merkezi bir kent. Ortaçağ’da, pamuklu, yünlü dokumacılık, mısır, buğday, bira üretimi, balıkçılık, nehir
ticareti ile zaman içinde zenginleşen ve kendine yeterli hale gelen Ghent, kendi kendine yönetilmek
isteyen, özgürlüğüne düşkün bir kent olarak tarihe geçmiş. Bu kentte doğmuş, Kutsal Roma Germen
İmparatoru V. Charles (Şarlken, 1500-1558), halka koyduğu vergiler kadar, onların özerk yönetim
isteklerini şiddetle bastıran bir hükümdar olarak kentin tarihinde iz bırakmış. İsyan liderlerinin asılarak ya
da aşağılanarak cezalandırıldığı bu başkaldırı (1539), Ghent halkı tarafından, beyaz infaz giysileri içinde,
boyunlarında temsili darağacı iplerinin çıplak ayakla taşındığı bir törenle her yıl kutlanıyor.
Tarihi simgelerini ve yapılarını özenle koruyan Ghent’ten bahsederken, Annales ekolü temsilcilerinden
Belçikalı tarihçi Henri Pirenne (1862-1935), ve Ortaçağ Kentleri, Kökenleri ve Ticaretin Canlanması isimli
önemli referans kitabını incelememek eksiklik olur. Pirenne, dilimize de çevrilip, 13 baskısı yapılan
kitabında, kentin ve bölgenin tarihini, Doğu ile Batı arasında iktisadi ve sosyal ilişkilerin değişimi
bağlamında incelemiştir. Ghent’i, feodal toprak düzeni, muhkem kalesi, etrafında toprağı işleyen halkın
yerleştiği “bourg”u ve yüzyıllardır yapılan üretimin, işlek nehir yoluyla diğer merkezlere taşınmasının
geliriyle zenginleşen Batı Avrupa’nın önde gelen Ortaçağ kentlerine (2) örnek gösterir. Kent, zaman içinde
geleneksel üretim ilişkilerinin, kilise, feodal prensler, üretici sınıf arası mücadelelerle değişip gelişerek;
yerini, burjuva sınıfı kültür ve değerlerine, yerinden yönetim kazanımlarına bıraktığı, bu dönüşümün siyasi
ve toplumsal kültürle özümsendiği tarihsel arka plana yaslanıyor (3). Doğal coğrafi su yollarının Kuzey
Denizi’ne bağlanan geniş kanal ve limanın yapımı için 1960’lı yıllarda gelişmekte olan ülkelerden işçi talep
etmesi, Türkiye’den de bölgeye işçi alımının başlangıcı olmuştur. Bugün Belçika’nın başka bölgelerinin
yanı sıra Ghent’te de çok sayıda Türk yaşıyor, çalışıyor, üniversitesinde okuyor. ..