Kozmetik Cilt Ürünleri, Probiyotikler, Prebiyotikler ve Sinbiyotikler


Savasan O., Uzuner Y.

8. Kozmetik Kimyası, Üretimi ve Standardizasyonu Kongresi, Antalya, Türkiye, 23 - 25 Şubat 2018, ss.1-3

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.1-3
  • Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Probiyotikler bilinçli ve bilinçsiz olarak yüzyıllardır çeşitli şekillerde ve ürünlerde kullanılmaktadır. Probiyotikler; uygun miktarda kullanıldığı zaman, konağa sağlık açısından yarar sağlayan mikroorganizmalar olarak tanımlanmaktadır(1). Araştırma sonuçlarıca kanıtladığı gibi güvenli bir profile sahiptirler. Özellikle gastrointestinal sistem üzerindeki; laktoz intoleransı, disbiyosis, diyare gibi bir çok rahatsızlığa karşı yararlı etkileri kanıtlanmıştır. Mikrobiyota; "belli bir coğrafik bölgede ve zaman aralığında bulunan organizmaların tümü" olarak tanımlanırken, mikrobiyom; "belli bir ekosistemde bulunan mikroorganizmaların genomlarının tümü" olarak tanımlanır(2). Son yıllarda, özellikle İnsan Mikrobiyom Projesi'nin de etkisiyle, probiyotiklerin, prebiyotiklerin ve sinbiyotiklerin topikal uygulamaları ile ilgili çalışmalar dikkat çekmeye başlamıştır. Probiyotikler, immünomodülatör etkileri nedeniyle kullanıldıkları çalışmalarda genetik, çevresel, disbiyotik değişiklikler gibi nedenlere bağlı olarak görülen atopik dermatit vakalarında, semptomları iyileştirdiği bildirilmiştir(3). Çeşitli araştırmacılar tarafından yayınlanmış sonuçlar incelendiğinde, olumlu sonuçlar bildiren çalışmalar yanı sıra, çelişkili sonuçlar bildiren çalışmalara rastlanmaktaysa da, bazı kozmetik firmaları cilt bakım ürünlerinde probiyotikleri, prebiyotikleri, sinbiyotikleri, ve probiyotik orijinli hücre metabolitlerini kullanmaya başlamışlardır. Topikal kullanımlarda beklenen pozitif etkileri arasında epitel tabakasının bariyer fonksiyonunun güçlendirilmesi ve patojenleri uzak tutma bulunmaktadır. Ancak kozmetik ürünlerinde canlı mikroorganizma olması, hem üretim hem de saklama aşamasında  teknik bir sorun olarak gözükmektedir(4).

Bu derleme, bu alanda yapılmış olan yayınların  incelenmesi sonucu görülen uygulamaları, dile getirilen geleceğe yönelik  potansiyel tahminlerini  ve  endişeleri  özetlemektedir.