100th Anniversary of Women's Entry to the School of Medicine: 14 March Physicians' Day in Honour of the Leading Women in Medicine: Introduction,


Creative Commons License

Işıl Ülman F. Y.

Women Breaking the Glass Ceiling Away, Yesim Isil Ulman, Editör, Acibadem Uiversity, İstanbul, ss.3-7, 2023

  • Yayın Türü: Kitapta Bölüm / Diğer
  • Basım Tarihi: 2023
  • Yayınevi: Acibadem Uiversity
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Sayfa Sayıları: ss.3-7
  • Editörler: Yesim Isil Ulman, Editör
  • Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Adresli: Evet

Özet



14 MART 2023 TIP BAYRAMI

ÖNCÜ KADIN HEKİMLERİMİZE SAYGI SERGİSİ

Kadınların Tıp Fakültesine Girişinin 100. Yılı

SUNUŞ: Cam Tavanı Zorlayan Kadınlar

Kadınlar, yüzyıllar boyunca sağlık, şifa, tedavi ve bakım alanında hep var olmakla birlikte kurumsal eğitime ve tıp eğitimine kabul edilmeleri uzun zaman almıştır. Kadınlara daha çok ebelik, hemşirelik, öğretmenlik gibi mesleki alanlar uygun görülmüş, fakat hekimlik alanına girmeleri çok daha uzun yıllar almıştır. Toplumda, bu alanda da, cinsiyet temelli ayrımcılık, kadınların önünde görünmeyen bir duvar, yükselmelerini engelleyen görünmez bir cam tavan (1) olarak çıkmış; eğitime ve tıp mesleğine girişlerini de geciktirmiştir. Kadınların tıp fakültelerine kabulü ve hekimlik mesleğini icra etmeleriyle ilgili dünyada olduğu gibi Türkiye’de de benzer tartışmalar yaşanmıştır. Türkiye’de kadınlarının tıp fakültesinde eğitim alma hakkı, onlara bahşedilmemiş, uzun bir mücadele sonucunda kazanılmıştır (2).

İlk olarak, 19. Yüzyıl Tanzimat (1839) ve Islahat (1856) reformlarıyla çağdaşlaşma sürecinde kız çocuklar için modern anlamda ilk ve orta eğitim kurumlarının açılması ile başlayan okullaşma süreci önemlidir. 1827’de ilk adımı atılan, 1839’da esaslı bir reform geçirerek, çağdaş eğitim vermeye başlayan Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane (Tıp Fakültesi)’nde sadece erkek öğrenciler eğitim görebiliyorlardı. Aynı durum 1863’te ilk kez açılan üniversite, İstanbul Darülfünunu için de geçerlidir (3). Niyazi Berkes, 1862’den itibaren kız çocukların orta öğretim görmeye başlamalarını Tanzimat’ın en büyük başarılarından biri olarak göstermiştir (4).

Kadınların tıp mesleğine girişlerinin öyküsünü, Osmanlı döneminden Cumhuriyete evrilen süreçte kadın hakları mücadelesinden ayrı değerlendirmek eksik kalır. Zira Feryal Saygılıgil’in veciz biçimde özetlediği gibi “Kadınlar Hep Vardı” (5) ve haklarını  savunmak için vardılar. Bu arka plan üzerinde yüzyıl sonunda kadınların yüksek eğitim görme taleplerini giderek daha yüksek ifade etmeleri kadın hakları mücadelesi ışığında daha iyi anlaşılabilir (6). Osmanlı Devleti’nde II. Meşrutiyet’in ilanının (1908) toplumda uyandırdığı görece özgürleştirici ortamın ardından; sağlık alanında kadın ile erkek arasındaki ayrımı kaldıran ve birlikte çalışmayı, dayanışmayı zorunlu kılan Balkan Savaşları (1912-1913) ve onu izleyen I. Dünya Savaşı (1914-1918)’nın yarattığı toplumsal dönüşüm, kadınların, tıp fakültesinde eğitim alma hakkının daha güçlü olarak ifade etmelerine de hizmet etmiştir.

Yirminci yüzyılın başında üniversite eğitimi almak isteyen kadınlara, önceleri sadece onlara mahsus kurumlarda (İnas Darülfünunu) okumak uygun görülmüş, fen ve sosyal disiplinlerde eğitime başlamışlar, daha sonra bu dallarda karma eğitime geçilerek kadın ayrımı kaldırılmıştır. Kadınların hekimlik mesleğine girişlerinde, ısrarlı, kararlı mücadeleleriyle 1922-1923 akademik yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde bir grup öncü kadının büyük payı vardır (7). Bununla birlikte, A.B.D., Almanya ve İsviçre’de tıp fakültelerinden başarıyla mezun olarak hekimlik diploması alan, zor şartlarda hekimlik yapan kadınlarımız olmuştur. Bu bağlamda kayıtlara geçen ilk hekimlerimizden birisi, A.B.D. Chicago (Illinois) Tıp Fakültesi’nden mezun (1903) Dr. Zaruhi Kavalcıyan (1877-1969)’dır. Kavalcıyan, zor koşullar altında ve kendisi gibi hekim olan babasının yanında bir yandan hekimlik icra ederken diğer yandan öğretmenlik yaparak hayatını kazanmış ve uzun yıllar İstanbul’da hekimlik mesleğini sürdürmüştür (8). Dr. Kavalcıyan’ın Amerikan Koleji’nde öğrencilerinden biri de Safiye Ali (1894-1952)’dir. Safiye Ali, kolej öğretmeninin de yüreklendirmesiyle hekimlik mesleğini seçme yolunda ilerlemiş ve devlet bursu alarak Almanya’da Würzbug Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuyarak, tıp diploması almıştır (1921). Mezuniyetinden sonra Türkiye’ye gelerek bir müddet ana ve çocuk sağlığı alanında İstanbul’da hekimlik yapmış, daha sonra Almanya’ya dönerek yaşamını orada tamamlamıştır (9). Dr. Safiye Ali Krekeller sadece hekimlik ve tıp hocalığı yapmakla yetinmemiş, kadınların toplumda ayrım görmeden erkeklerle eşit biçimde var olmaları ve haklarını kullanmaları yönünde kadın hakları savunuculuğu da yapmıştır (10).

Aynı dönemde, 19. yüzyıl sonundan başlayarak, 20. Yüzyılın başlarına uzanan devrede, Osmanlı Feministleri eğitim hakkı, oy hakkı, seçme ve seçilme hakkı, çalışma hakkı için mücadele ediyorlardı. Bu süreçte Halide Edib (Adıvar)’in (1884-1964) güçlü duruşunu ve faaliyetlerini dikkatle not etmek gerekir. Halide Edib’in çağdaşı ve ondan çok etkilenen Nezihe Muhiddin (1889-1958), Türkiye’de kadın hareketinin simgelerinden olmuştur. Nezihe Muhiddin önderliğinde, Kadınlar Halk Fırkası adı altında toplanan kadınlar, kadının eşitlikle toplumda var olması, kamu hayatına katılması, kadınların insan haklarını savunmak üzere çalışıyorlardı. Kurup faaliyete geçirdikleri Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca, Türk Kadınlar Birliği çatısı altında toplanmışlardı (11). O sırada Almanya’da hekim olarak mezun olup ülkesine dönen Dr. Safiye Ali’nin yolunun bu oluşum ile kesişmesi tesadüf değildir. Dr. Safiye Ali, Kadın Birliği içinde annelere yardım, bebek bakımı, çocuk bakımı ve yetiştirilmesi üzerine annelerin eğitimi işlevleriyle çalışan Sıhhiye Encümeni’nin kurulmasını önermiş ve başkanlığını yapmıştır. Bu Encümen’e bağlı çocuk kliniğinde yeni doğan muayene ve tedavisi, aşılanması ve Süleymaniye Ocağı’nda muhtaç ve fakir çocukların ücretsiz muayenesi yapılıyordu. Aynı zamanda her fırsatta kadınların seçme ve seçilme hakkını savunmuştur (12). Dr. Safiye Ali’nin bu hizmetlerinin sürdürülebilir olmamasında, Türkiye’den ayrılarak Almanya’ya dönmesinde, bir kadın hekim olarak çalışırken karşılaştığı toplumsal cinsiyetçi baskının ve ona bağlı zorlayıcı koşulların etkisi vardır. Kadın Birliği ise 1927 yılında hükümet tarafından tasfiye edilmiştir (12).

Aynı yıllarda kadınların yüksek eğitim görme mücadelesi de devam ediyordu. 1920’li yıllarda, İstanbul Darülfününu’nda (Üniversitesi’nde) edebiyat, hukuk, fizik ve kimya gibi bölümlerde kız öğrenciler eğitim almaya başlamışlardı. Fizik bölümünde kızlar ve erkekler aynı sınıflarda, diğer bölümlerde ise kızlar erkeklerden farklı saatler ve sınıflarda eğitim alıyorlardı. Ancak, kız öğrenciler Tıp fakültelerine henüz o yıllarda kabul edilmiyorlardı. Bununla birlikte Müfide Küley ve arkadaşları doktor olma yolunda azimli ve kararlıydılar. Tıp fakültesine yaptıkları çok sayıda başvuruyla süren uzun bir süreç sonunda, kadınlar, önce biyoloji gibi diğer bölümlerde karma eğitim alma, sonra tıp fakültesine kaydını taşıyarak, tıp eğitimi alma hakkını kazanmışlardır (7). İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 1922-1923 Eğitim Öğretim yılında, Kasım 1922’de yaklaşık on kadın tıp eğitimi görmek üzere okula girmeyi başarmıştır. Eğitimi yarıda bırakma veya vefat gibi nedenlerle ayrılanlar dışında, aralarından altı kadın, stajlarını da tamamlayarak, 1927 ve 1928 yılında mezun olmuşlardır. Tıp eğitimi almak ve hekim olmak için yılmadan mücadele veren bu ilk grup öncü kadın hekimler, Müfide Kâzım (Küley), İffet Naim (Onur), Hamdiye Abdürrahim (Maral), Sabiha Süleyman (Sayın), Suat Rasim (Giz) ve Fitnat Celal (Taygun)’dur (13). Onları ertesi sene 1923-1924 eğitim öğretim yılında okula kaydolan Kamile Şevki (Mutlu) izlemiştir.

O yıllarda İstanbul’da bir tıp okulu açarak eğitime başlayan bir başka kurum da Amerikan Kız Koleji Tıp Fakültesi’dir. 1919 yılında okul bünyesinde bir tıp okulu açma kararı verilmiş, 1920 yılında tıp eğitimi başlamış, çoğunluğu Rus ve Bulgar olan öğrenciler okula kaydolmuşlardı. Türk öğrenciler bu okula ilk kez 1921- 1922 yılında girmişlerdir. Bu öğrenciler arasında Hamdiye Abdurrahim ile Sabiha Süleyman vardır. Onları daha sonra Seniha Fuat (Yazıcıoğlu) ve Afife Cenani (Demirel) de izlemişlerdir. Hamdiye Abdurrahim (Maral) ve Sabiha Süleyman (Sayın) daha sonra o dönemde Haydarpaşa’da olan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne geçmişlerdir (1923). Amerikan Kız Koleji Tıp Fakültesi Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulüyle faaliyetlerine son vermiştir (1924) (14).

Ayrıca, Osmanlı Devleti’nde, 1915 yılında, kadınlar henüz tıp fakültesine kabul edilmediğinden, İzmir Vilayeti ldare-i Hususiyesi, Suat Hanım’ı ve Fatma Süeda Emin (Kağıtçıoğlu) (d.1898) Hanım’ı tıp eğitimi almak üzere İsviçre, Cenevre Tıp Okulu'na göndermişti. İzmir’in işgali sırasında tahsisatlarını alamayan öğrencilerin eğitim masrafları, dönemin Osmanlı hükümetinin çıkardığı bir kararnameyle İstanbul Vilayeti tarafından üstlenilmiş, Suat ve Süeda Hanımlar Cenevre Tıp Fakültesi’nde bu olanakla eğitimlerine devam edebilmişlerdir (15). Yine bu dönemde Bedriye Veysi (Bora) Münih Tıp Fakültesi’ne devam etmiş; Fatma Arif (Atasagun), Rockefeller Bursu ile A.B.D.’de Boston Tufts Tıp Fakültesi’nde eğitim almış; Hayrünnisa Ataullah, İngiltere’de Londra Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş; Edirneli Amália Frisch (1882-1941), İsviçre’de tıp öğrenimi görüp doktor olmuş; bu kadın hekimler ülkelerine dönerek mesleklerini icra etmişlerdir (16). İlk grup kadın hekimlerimiz iç hastalıkları, genel cerrahi, çocuk cerrahisi, kadın hastalıkları, çocuk sağlığı ve hastalıkları gibi branşlarda uzman olmuşlardı (17) (18). Onların açtığı yol sayesinde yüzlerce kadın tıp mesleğine girmiş; akademide, sahada, klinikte emek vermiş ve sağlık politikalarına yön tayin etmişlerdir. Kadınlar, eğitim haklarını almalarından sonra, 1934’te seçme ve seçilme haklarını da  elde etmişlerdir (19).

Kadınların uzun yıllar süren bu hak mücadelesini, hekimlik mesleğine adım atışlarını saygıyla anmak için düzenlediğimiz, Cumhuriyet’in yüzüncü yüzyılına ithaf ettiğimiz sergimizde ve kitapçığımızda ele alınan kadın hekimler, aslında çok daha fazla sayıda kadını temsil etmektedirler. Yukarıda değindiğimiz bu ilk adımlardan sonra kadınlar, her alanda olduğu gibi, hekimlik ve sağlık alanında da giderek çok daha güçlü biçimde var olmuşlar, insan ve toplum sağlığına hizmet eden güçlü sağlık profesyonelleri olarak kendilerini kanıtlamışlardır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin oluşturduğu o görünmez cam tavanı kırıp geçen öncü kadın hekimlerimizi ve tüm dallardaki kadın profesyonellerimizi saygıyla anıyoruz.

Prof. Dr. Yeşim Işıl Ülman

 

Kaynaklar / Sources

(1)     Ying Zhuge, Joyce Kaufman, Diane M Simeone, Herbert Chen, Velazquez, Omaida C., “Is There Still a Glass Ceiling for Women in Academic Surgery?”, Annals of Surgery 2011; 253(4): 637-643.

(2)     Kamile Şevki Mutlu, “Hekimlik Mesleğinde Türk Kadını”, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, 1953;16(1):98-108. Bu yazının 98-100. sayfaları şu kitapta alıntılanmıştır: Kamile Şevki Mutlu, “Kızların Tıp Fakültesine Kabulü”, Sağlık Alanında Türk Kadını; Cumhuriyet'in ve Tıp Fakültesi'ne Kız Öğrenci Kabulünün 75.Yılı, Editör: Nuran Yıldırım, İstanbul: Novartis, 1998:1-2.

(3)     Yeşim Işıl Ülman, Galatasaray Tıbbiyesi, Tıp Eğitiminde Modernleşmenin Başlangıcı, Bilgi Üniversitesi Yayınları 2017

(4)     Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, İstanbul, Doğu-Batı Yayınları, 1978: 226. 

(5)     Feryal Saygılıgil (hazırlayan), “Sunuş”, Kadınlar Hep Vardı, Türkiye Solundan Kadın Porteleri Ankara, Dipnot Yayınları, 2. Baskı, 2021:7.

(6)     Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, İstanbul, Metis Yayınları, Genişletilmiş 3. Baskı, 2011:297-342.

(7)     Müfide Küley, “Anılar”, Tıp Yolunda 14 Mart 1974, İstanbul Tıp Fakültesi, s. 17; alıntılayan: Sağlık Alanında Türk Kadını; Cumhuriyet'in ve Tıp Fakültesi'ne Kız Öğrenci Kabulünün 75.Yılı, Editör: Nuran Yıldırım, İstanbul: Novartis, 1998:3-7.

(8)     Şeref Etker, “Dr. Zaruhi S. Kavalcıyan, Türkiye'nin İlk Kadın Hekimi”, Hekim Sözü, İstanbul Tabip Odası Dergisi, Temmuz-Ağustos 2021:33-34.

(9)     Nuran Yıldırım, Safiye Ali, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2011.

(10) Didem Konya, “Türkiye’nin İlk Türk Kadın Doktoru: Safiye Ali ve Çalışmaları”, Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırmaları Dergisi, Kadın Çalışmaları Özel Sayısı 2018; 19(42): 35-54.

(11) Aksu Bora, “Kadınların Yüzyılı”, Cumhuriyet Bir Asırlık Muhasebe, Derleyen: Mehmet Ö. Alkan, İstanbul, İletişim Yayınları, 1. Baskı İstanbul, 2023: 111-118.

(12) Yaprak Zihnioğlu, Kadınsız İnkılap, Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkası, İstanbul Metis 4. Basım, Kasım 2019: 56-57, 188, 190-191, 201, 208, 209, 238-241.

(13) Nuran Yıldırım, “Tarih Boyunca Kadın Hekimler”, Doktor, Şubat-Mart 2004;4(19):34-36.

(14) Şeref Etker, Gülten Dinç, “İstanbul Amerikan Kız Koleji Tıp Fakültesi ve 28’li İki Öğrencisi Dr. Hamdiye Abdürrahim Maral ve Dr. Sabiha Süleyman Sayın”, Sağlık Alanında Türk Kadını; Cumhuriyet'in ve Tıp Fakültesi'ne Kız Öğrenci Kabulünün 75.Yılı, Editör: Nuran Yıldırım, İstanbul: Novartis, 1998:60-63.

(15) Nuran Yıldırım, “Dünyada ve Türkiye’de İlk Kadın Hekimler ve Kadınların Hekim Olma Mücadelesi”, Toplumsal Tarih, 2006;147:50-57.

(16)  Hülya Öztürk, Atiye Emiroğlu, “Osmanlı Devleti’nin Son Dönemleri ile Cumhuriyet’in İlk Dönemlerinde İlk Kadın Hekimlerin Türk Sağlık Sistemine İştiraklarının Döneme Yansımalarının Değerlendirilmesi: Geleneksel Araştırma”, Türkiye Klinikleri J Med Ethics. 2023;31(1):34-43.

(17)  Şeref Etker, Szabolcs Dobson, László András Magyar, “Türkiye’nin İlk Kadın Doktorları: Amália Frisch”, Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları, Ed. Gülten Dinç, 2015; 21:59-67.

(18)  Şeref Etker, Gülten Dinç, “Cumhuriyet'in ilk kadın cerrahları Dr. Suat Rasim, Dr. Fitnat Celal ve Dr. İffet Naim Hanımlar”, Sağlık Alanında Türk Kadını; Cumhuriyet'in ve Tıp Fakültesi'ne Kız Öğrenci Kabulünün 75.Yılı, Editör: Nuran Yıldırım, İstanbul: Novartis, 1998:53.

(19) Mehmet Ö. Alkan, “Cumhuriyetin Siyasal Dönemeçleri”, içinde: Cumhuriyet Asırlık Bir Muhasebe, Derleyen: Mehmet Ö. Alkan, İstanbul, İletişim Yayınları, 1. Baskı 2023: 24-25.

 

14 MARCH 2023 PHYSICIANS’ DAY

EXHIBITIONIN IN HONOUR OF OUR LEADING WOMEN IN MEDICINE

100th Anniversary of Women's Entry to the School of Medicine

 

INTRODUCTION: Women Breaking the Glass Ceiling Away

Although women have existed in the field of health, healing, treatment and care for centuries, it took a long time for them to be accepted into medical education, in the world. Professional fields such as midwifery, nursing, and teaching were deemed appropriate for women, but it took many years for them to enter the field of medicine worldwide. Gender-based discrimination has emerged as an invisible wall in front of women, as an unseen glass ceiling that prevents them from rising and thriving (1), and consequently, this has delayed their entry into the medical profession.

There have been similar debates in Turkey, as in the world, regarding the admission of women to medical faculties and their practice of medicine. In Turkey, the right of women to receive education at the medical faculty has been won as a result of great struggles (2).

At the beginning of the twentieth century, women who desired to receive university education were initially deemed appropriate to study in institutions exclusive to them, such as college for girls (İnas Darülfünunu). They, firstly, started studying in science and social disciplines, and then co-education was initiated in those branches, and eventually, the discrimination of women was completely abolished in the course of time. It was a group of pioneering women at the Faculty of Medicine of Istanbul University in the 1922-1923 academic year, who played a major role in the entry of women into the profession of medicine owing to their persistent and determined efforts (3).

However, there had been women who successfully graduated from medical faculties in the USA, Germany and Switzerland, received a doctorate degree and practiced medicine despite difficult conditions, in the same period. In this context, our first physician is Ms. Zaruhi Kavalciyan MD, (1877-1969) who studied medicine in the USA. Graduated from Chicago (Illinois) School of Medicine in 1903,  Dr. Kavalcıyan earned her living by working as a doctor under deterrent conditions in Turkey, then, and had got to practise under supervision of her father, who was a physician like her. She continued her profession as a physician in Istanbul for many years (4).

One of Kavalciyan's school mates, at the American College for Girls, was Safiye Ali (1894-1952). With the encouragement of her British college teacher, Safiye Ali progressed towards choosing the profession of medicine and received a state scholarship and studied at the Würzbug University Faculty of Medicine in Germany and received her diploma in 1921. After her graduation, she came to Turkey and worked as a doctor in the field of maternal and child health for a while in Istanbul, and then she had to return to Germany and dedicated her life to medical practice there, till the end  of her life (5). Dr. Safiye Ali Krekeller, not only worked as a physician and taught medicine at the American College for Girls at that time, but she also took part in women's rights advocacy activities for women to exist on an equal basis with men without discrimination and to exercise their rights in a fair manner (6). The challenging conditions due to the sexist approach she had encountered in her work as a female physician had an impact on her departure from Turkey for Germany.

During the late Ottoman era, a relatively liberating atmosphere aroused in the society after the proclamation of the Second Constitutional Monarchy in 1908. The devastating impacts of the Balkan Wars (1912-1913) and ensuing World War II (1914-1918), created also a significant transformation, that supports the struggle for rights in the society in general. The War of Independence (1919-1923) and the proclamation of the Republic of Turkey (1923) made women and men necessary to work together including the health fields. This fact had positively impacted the struggle for rights, therefore, the distinction between men and women in the field of health and the allied disciplines faded away. This change contributed to the stronger expression of women's right to receive education in medical school, as well.

In the 1920s, female students had begun to receive education in departments such as literature, law, physics and chemistry at the Istanbul Darülfünunu (Istanbul University). For instance, in the physics department, girls and boys were educated in the same classes, while in other departments, girls were educated at different hours and classes than boys. This distinction disappeared in a short while. However, girls were not yet admitted to the Faculty of Medicine in those years. Whereas, Müfide Küley and her friends were determined and tenacious to become a doctor. After a long process with a large number of consecutive applications to the medical school, women first gained the right to co-educate in other departments such as biology, and then, to enroll in medical school and receive medical education at the Istanbul University during the 1922-1923 academic year (3). Almost ten women succeeded in entering the school to study medicine in November 1922. Apart from those who left due to reasons such as dropping out of education or death, six women among them completed their internships and graduated in 1927 and 1928, as doctors of medicine. This first group of leading female physicians, who fought tirelessly to receive medical education and become a physician, were Müfide Kazım (Küley), İffet Naim (Onur), Hamdiye Abdürrahim (Maral), Sabiha Süleyman (Sayın), Suat Rasim (Giz) and Fitnat Celal (Taygun) (7). They were followed by Kamile Şevki (Mutlu), who would enroll in the school in the succeeding 1923-1924 academic year.

Another institution that started medical education by opening a school in Istanbul in those years was the American College for Girls School of Medicine. A decision was made to open a medical school within the College in 1919, and medical education started in 1920. Mostly Russian and Bulgarian students were enrolled in the school. Turkish students entered this school for the first time in 1921-1922 academic year. Among these students were Hamdiye Abdurrahim and Sabiha Süleyman. Seniha Fuat (Yazıcıoğlu), and Afife Cenani (Demirel) followed them, later on. Hamdiye Abdurrahim (Maral) and Sabiha Süleyman (Sayın) later transferred to Istanbul University Faculty of Medicine, which was in Haydarpaşa at that time (1923). This school ended its activities with the adoption of the Law of Unification of Education in 1924 (8).

Moreover, since women were not yet admitted to the medical faculty in the Ottoman Empire, İzmir Vilayeti ldare-i Hususiyesi (Izmir governorship) sent Suat Hanım and Fatma Süeda Emin (Kağıtçıoğlu) (b.1898) Hanım to receive medical education in Geneva, Switzerland in 1915. Due to hardship during the occupation of Izmir, then, when the students could not receive their allowances to study medicine their education expenses were undertaken by the Istanbul Province with a decree issued by the Ottoman government of the time, and Suat and Süeda were able to continue their education at the Geneva Medical Faculty (9).

Also in this period, Bedriye Veysi (Bora) continued to Munich Medical Faculty; Fatma Arif (Atasagun) studied at Boston Tufts Medical School in the USA with a Rockefeller Scholarship; Hayrünnisa Ataullah graduated from London Medical School in Britain; Amália Frisch (1882-1941), from Edirne, studied medicine in Switzerland and became a doctor; they returned to their countries and practiced their profession (10) (11).

The first group of female physicians became specialists in branches such as internal medicine, general surgery, pediatric surgery, gynecology, pediatric health and diseases (12). Thanks to the path they opened, hundreds of women have entered the medical profession in the course of time. They have worked in academia, in the clinic, on the ground, and have also worked on the making of health policies to take shape.

Women physicians, which are dealt in our exhibition and the booklet dedicated to the centennial of the Republic to commemorate with respect of women's long-standing struggle for their rights and their step into the profession of medicine, actually represent a much larger number of women. After these pioneering steps, which we discussed above, women have become more and more powerful in the field of medicine and healthcare, as they do in every field. Women have proven themselves as strong health professionals who serve human and public health. We respectfully commemorate our pioneering female physicians and female professionals from all branches who have broken through the invisible glass ceiling which was created by gender inequality.

Prof. Yeşim Işıl Ülman, PhD. /November 2023


Please cite as: Ulman YI. "Women Breaking the Glass Ceiling Away", In:  14 March 2023 Physcians' ay Exhibition Book in Honour of Our Leading Women in Medicine in Turkey, 100th Annversary of Women's Entry to the School of Medicine, published by the Acibadem University, 2023, pp: 3-7.