Eğitim Bilim Toplum, cilt.21, sa.81, ss.56-75, 2023 (Hakemli Dergi)
Bu yazıda, bildiğimiz akademinin sonunu hazırlayan etmenler arasında bir
travma politikası bulunduğunu tartışmaya açıyoruz. Öteden beri tekrarla
maruz kalınan yıkıcı toplumsal olaylar ve akademiye yönelen tasfiye
işlemlerinden yola çıkarak bu politikanın izlerini sürüyoruz. Bu
değerlendirmeyi Barış Akademisyenleri’ne yönelik tasfiye işlemleri, 15
Temmuz darbe girişimi ve KHK’yla kapatılan üniversite öğrencilerinin
deneyimleri üzerinden örnekliyoruz. Travma olgusunu, sadece bireylerdeki
yansımalarıyla tanımlamanın olguyu eksik ve kusurlu tanımlamak anlamına
geleceğini, kollektif izdüşümleri hesaba katılmaksızın travmaya karşı
etkili müdahale ve başaçıkma yaklaşımları geliştirilemeyeceğini öne
sürüyoruz. Bir yandan travma yaratan yıkıcı toplumsal olayların kasıtlı
olarak kollektif deneyimlenmesinin amaçlandığını, diğer yandan aynı
deneyimin bir kollektif hafızaya dönüşmesinin engellenmek istendiğini
gözlüyoruz. Özellikle kollektif deneyimlenen travma olgusunun
anlaşılmasında, olayların öngörülemez oluşundan çok kontrol edilemez
oluşunun önemini vurguluyoruz. Bu vurguyu, yakın geçmişte akademik
alanda deneyimlenen kollektif travmalara ilişkin çalışmalar
aracılığıyla, olgunun tanımına dahil etmeye çalışıyoruz. Kollektif
hafıza oluşturma ve tutmanın, travma politikasının yol açtığı olumsuz
etkilere karşı onarıcı yaklaşımlar geliştirmenin başat yolu olacağını
öneriyoruz. Kollektif üretilmeyen müdahale süreçlerinin iyileştirici ve
geliştirici etkisinin sınırlı kalacağını ve hayata geçirilmesinin
aksayacağını öngörüyoruz. Akademinin yeniden kurulmasının veya bilinenin
ötesinde bir akademinin var edilmesinin, kollektif deneyimlenen
travmaların kollektif hafızasının kurulması ve tutulmasıyla mümkün
olacağını öne sürüyoruz.