Covid-19 Enfeksiyonunun Subakut Fazında, Antikoagülan Profilaksisine Rağmen Gelişen Penil Mondor Hastalığı


Eren M., Özveri H., Kurtoğlu Gümüşel H.

Dijital İst, İstanbul, Türkiye, 4 - 05 Haziran 2021, ss.1

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.1
  • Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

    Yüzeyel venlerin trombozu, ilk kez Mondor tarafından 1938'de göğüs duvarında tanımlanmıştır. Braun-Falco 1955 yılında hastalığın diğer bölgeler ile birlikte penisi de tutan formunu, Helm ve Hodge ise 1958 yılında izole yüzeyel penil ven trombozunu tanımlamışlardır.  Penil Mondor hastalığı (PMH) penisin yüzeyel dorsal veninin trombozu veya tromboflebiti ile karakterize nadir görülen bir hastalıktır. 

      Bu hastalıkta etkilenen damarlarda trombotik olayların ortaya çıkmasından sonra, lümen sıklıkla fibrin ve inflamatuar hücrelerle tıkanır. Çoğu PMH vakası idiyopatik olmasına rağmen, hiper-pıhtılaşma durumu altta yatan nedenlerden biridir.

        Koronavirüs-2019 (COVID-19) enfeksiyonu, trombotik olaylarla ilişkili bulunmuştur. COVID-19 enfeksiyonunun seyrinde ve sonrasında, hem venöz hem de arteriyel tromboembolizme yatkınlık gözlenmektedir. 

        Bu olguda, COVID-19 enfeksiyonu nedeniyle ayaktan izlenen, 33 yaşında bir erkek hastaya, COVID-19 enfeksiyonunun subakut fazı sırasında,  antiviral tedavisi sürerken ve profilaktik anti-koagulan Rivaroksaban 15 mg tedavisi altında izlendiği sırada gelişen  penil Mondor Hastalığı sunulmaktadır.

        Hastanın öyküsünde cinsel ilişki ya da cinsel organ travması yoktu. PMH'nın ortaya çıktığı sırada COVID-19 için PCR testi negatife dönüşmüş ve antikor testi pozitifti. Rivaroxaban tedavisi, Düşük Moleküler Ağırlıklı Heparin olan Enoxaparin 8000IU / 0.8 ml ile değiştirildi ve subkütan günde iki kez uygulandı. Bu ilacın üçüncü gününde tüm koagülatif ölçümler normale döndü ve ikinci haftada PMH kayboldu.

        Hasta, klinik ve radyolojik olarak PMH tanısı konduktan hemen sonra  trombofili açısından değerlendirildi. 

        Hematoloji ve kardiyoloji konsültasyonu sonrası tam kan sayımı, protrombin zamanı (PT), aktive parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT), trombodinamik test, trombin zamanı (TT) ve reptilaz zamanı bakıldı. Lupus antikoagülan, antikardiyolipin antikoru, anti-β2 glikoprotein 1 antikoru, aktive protein C direnci, fibrinojen testleri, faktör V Leiden ve protrombin mutasyonu, MTHFR A1298C mutasyonu, ACE I / D varyasyonu ve bazal homosistein düzeyleri de değerlendirildi. 

        aPTT, PT ile birlikte hafifçe uzamıştı. Uluslararası normalleştirilmiş oran (INR) da 1.3'e yükselirken, aPTT% 60.4'e  düşmüştü.  Genotipleme, MTHFR A1298C ve genotip ACE D / D'nin heterozigot varyantlarını ortaya çıkardı. Diğer genetik testler normal sınırlar içindeydi. Olguda homozigot  trombofili mutasyonu saptanmamıştır.


        Penil Mondor hastalığının tedavisi genellikle konservatif olup, semptomlar düzelene kadar cinsel ilişkiden uzak durulması önerilmektedir. Semptomlar genellikle 6-8 hafta içinde gerilemektedir. Aspirin ile oral antikoagülasyon medikal tedavide sıklıkla kullanılmaktadır. Olgumuzda hastanın hali hazırda Rivaroxaban 15 mg ile antikoagulan tedavi altında olmasına rağmen Covid-19 hastalığının subakut fazında Penil Mondor hastalığı gelişmesi dikkate değerdir. Olgunun etyolojisinde Covid-19 ile ilişkili artan tromboza yatkınlığın rol aldığını düşünmekteyiz. 

        Halen Covid-19 da tromboz eğilimi için önerilen kesin bir proflaktik antikoagulan tedavi önerisi bulunmamakla birlikte güncel pratikte LMVH ve NOAK ların bu amaçla sıklıkla kullanıldığını görmekteyiz. Düşük doz Rivaroksaban 15 mg, COVID-19 ile ilişkili tromboembolizm profilaksisi için güvenli olmayabilir. COVID-19 hastaları, enfeksiyon seyrinde ve sonrasında gelişebilecek çeşitli  trombotik komplikasyonlar açısından dikkatle takip edilmelidir.

          Yüzeyel venlerin trombozu, ilk kez Mondor tarafından 1938'de göğüs duvarında tanımlanmıştır. Braun-Falco 1955 yılında hastalığın diğer bölgeler ile birlikte penisi de tutan formunu, Helm ve Hodge ise 1958 yılında izole yüzeyel penil ven trombozunu tanımlamışlardır.  Penil Mondor hastalığı (PMH) penisin yüzeyel dorsal veninin trombozu veya tromboflebiti ile karakterize nadir görülen bir hastalıktır. 

            Bu hastalıkta etkilenen damarlarda trombotik olayların ortaya çıkmasından sonra, lümen sıklıkla fibrin ve inflamatuar hücrelerle tıkanır. Çoğu PMH vakası idiyopatik olmasına rağmen, hiper-pıhtılaşma durumu altta yatan nedenlerden biridir.

              Koronavirüs-2019 (COVID-19) enfeksiyonu, trombotik olaylarla ilişkili bulunmuştur. COVID-19 enfeksiyonunun seyrinde ve sonrasında, hem venöz hem de arteriyel tromboembolizme yatkınlık gözlenmektedir. 

              Bu olguda, COVID-19 enfeksiyonu nedeniyle ayaktan izlenen, 33 yaşında bir erkek hastaya, COVID-19 enfeksiyonunun subakut fazı sırasında,  antiviral tedavisi sürerken ve profilaktik anti-koagulan Rivaroksaban 15 mg tedavisi altında izlendiği sırada gelişen  penil Mondor Hastalığı sunulmaktadır.

              Hastanın öyküsünde cinsel ilişki ya da cinsel organ travması yoktu. PMH'nın ortaya çıktığı sırada COVID-19 için PCR testi negatife dönüşmüş ve antikor testi pozitifti. Rivaroxaban tedavisi, Düşük Moleküler Ağırlıklı Heparin olan Enoxaparin 8000IU / 0.8 ml ile değiştirildi ve subkütan günde iki kez uygulandı. Bu ilacın üçüncü gününde tüm koagülatif ölçümler normale döndü ve ikinci haftada PMH kayboldu.

              Hasta, klinik ve radyolojik olarak PMH tanısı konduktan hemen sonra  trombofili açısından değerlendirildi. 

              Hematoloji ve kardiyoloji konsültasyonu sonrası tam kan sayımı, protrombin zamanı (PT), aktive parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT), trombodinamik test, trombin zamanı (TT) ve reptilaz zamanı bakıldı. Lupus antikoagülan, antikardiyolipin antikoru, anti-β2 glikoprotein 1 antikoru, aktive protein C direnci, fibrinojen testleri, faktör V Leiden ve protrombin mutasyonu, MTHFR A1298C mutasyonu, ACE I / D varyasyonu ve bazal homosistein düzeyleri de değerlendirildi. 

              aPTT, PT ile birlikte hafifçe uzamıştı. Uluslararası normalleştirilmiş oran (INR) da 1.3'e yükselirken, aPTT% 60.4'e  düşmüştü.  Genotipleme, MTHFR A1298C ve genotip ACE D / D'nin heterozigot varyantlarını ortaya çıkardı. Diğer genetik testler normal sınırlar içindeydi. Olguda homozigot  trombofili mutasyonu saptanmamıştır.


              Penil Mondor hastalığının tedavisi genellikle konservatif olup, semptomlar düzelene kadar cinsel ilişkiden uzak durulması önerilmektedir. Semptomlar genellikle 6-8 hafta içinde gerilemektedir. Aspirin ile oral antikoagülasyon medikal tedavide sıklıkla kullanılmaktadır. Olgumuzda hastanın hali hazırda Rivaroxaban 15 mg ile antikoagulan tedavi altında olmasına rağmen Covid-19 hastalığının subakut fazında Penil Mondor hastalığı gelişmesi dikkate değerdir. Olgunun etyolojisinde Covid-19 ile ilişkili artan tromboza yatkınlığın rol aldığını düşünmekteyiz. 

              Halen Covid-19 da tromboz eğilimi için önerilen kesin bir proflaktik antikoagulan tedavi önerisi bulunmamakla birlikte güncel pratikte LMVH ve NOAK ların bu amaçla sıklıkla kullanıldığını görmekteyiz. Düşük doz Rivaroksaban 15 mg, COVID-19 ile ilişkili tromboembolizm profilaksisi için güvenli olmayabilir. COVID-19 hastaları, enfeksiyon seyrinde ve sonrasında gelişebilecek çeşitli  trombotik komplikasyonlar açısından dikkatle takip edilmelidir.