XXI.ULUSAL PEDİATRİK KANSER KONGRESİ, Antalya, Türkiye, 24 - 28 Kasım 2021, ss.67, (Tam Metin Bildiri)
Amaç : Çocukluk çağı lenfomalarında; tedavi başarısı genel olarak yüksek olmasına karşın, yüksek riskli relapS- refrakter hastalarda
sonuçlar yüz güldürücü değildir. Burada hemaotpoetik kök hücre transplantasyonu yapılan lenfoma tanılı hastalarda tedavi sonuçlarının
değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Yöntem : 2012-2019 yılları arasında lenfoma tanısıyla tedavi alan hastaların dosyaları retrospektif değerlendirildi.
Bulgular : Lenfoma tanısıyla kök hücre transplantasyonu yapılan hastalarımızın 21’i analiz edilebilir bulundu. Ortanca nakil yaşı 12,5 (5,5
– 18 yaş), E/K oranı 3.2 bulundu. Hastaların 12’si Hodgkin lenfoma (HL) (%57) , 9’ u Nonhodgkin lenfoma (NHL) (%43) tanısı almıştı. Nakil
tiplerine bakıldığında; 15 hastaya otolog (%71,5), 4 hastaya allojenik nakil (%19), 2 hastaya otolog ve relaps gelişmesi üzerine allojenik
nakil (%9,5) yapıldı. Ortanca izlem süresi 45 ay olup (2 ay – 7,8 yıl), izlemde 7 hastada relaps gelişti, 5 hasta hastalık progresyonu nedeniyle kaybedildi. HL tanılı hastalarda EFS bir yıllık %75, 5 yıllık %66,7, OS bir yıllık %100, 5 yıllık %80,8, NHL tanılı hastalarda EFS bir yıllık
%55,6, 5 yıllık % 55,6, OS bir yıllık %76,2, 5 yıllık %61 bulundu.
Sonuç : Çocukluk çağı lenfomalarının çoğu ilk tanıda risk adapte kemoterapi ile başarılı şekilde tedavi edilmektedir. Relaps hastalıkta;
HL hastalarında otolog nakil öncesi yüksek doz kemoterapi ile tam yanıt elde etmek prognozu iyileştirmede önemliyken NHL hastalarında relapsta prognoz otolog veya allojeneik nakil sonrası da iyi değildir, bu hastalarda relapsı önlemek için ilk sıra tedavilerin etkinliğinin
geliştirilmesi daha önemlidir. Brentuximab-vedotin (anti-CD30) gibi hedeflenmiş tedavilerle yapılan çalışmalar umut verici olsa da bu
ajanların nakil öncesi monoterapi veya kombinasyon tedavileri ile köprü tedavisi olarak en iyi şekilde nasıl kullanılacağı henüz net tanımlanmamıştır. B hücreli NHL’lı hastalarda ise CAR T Cell tedavileri faz III çalışmaları devam etmektedir. Sonuç olarak bu hasta gruplarında
sağkalımı arttırabilecek uluslararası çok merkezli geniş prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.