Türkiyede Katı Atık Yönetimi ve Çevre Bilimleri Sempozyumu, İstanbul, Türkiye, 24 - 26 Kasım 2022, ss.169-170
21. yüzyılda kozmetik endüstrisi hızla yükselmektedir. Küresel kozmetik pazarının 2022
yılına kadar 429,8 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir[1]. 1223/2009 sayılı
Avrupa Parlamentosu yönetmeliğine göre, kozmetik ürünler “ Vücudun uygulandıkları dış
kısımlarını temizleme, koku verme, koruma veya iyi koşullarda tutma amacıyla herhangi
bir madde veya karışımı içerebilir. ” Yine AB yönetmeliği, insan sağlığının en üst düzeyde
korunmasını sağlamak için kozmetik ürünlerde tehlikeli maddelerin kullanımını veya
kullanım dozlarını sınırlamaktadır[2]. Ancak bu ürünlerin kullanılmadan önceki üretim
aşamasında ya da kullanıldıktan sonraki atılan kısımlarının yarattığı kirlilik göz ardı
edilen bir konudur[3]. Kozmetik ürünlerin imalatından kaynaklanan sıvı ve katı atıklar
genellikle yakılarak veya depolanarak bertaraf edilirken, katı yağlar ve deterjanlar gibi
içerikleri nedeniyle atık su tipik olarak kimyasal oksijen ihtiyacı(KOİ) azaltmada oldukça
verimli, yerinde arıtma tesislerinde arıtılmaktadır[4]. Kozmetik atık yönetimine
bakıldığında 2 husus dikkat çekmektedir. Sadece kozmetik atık su arıtımı üzerine
odaklanılırken diğer atıkları dışarıda bırakan süreçler söz konusudur. Ayrıca tam ölçekli
olarak uygulanan kozmetik atık su arıtımı, aktif çamur prosesleri öncesi fiziko-kimyasal
ön arıtmaları veya MBR ve UASB tasarımlarını içerirken, diğer tüm seçenekler, yüksek
KOİ giderme performansları ile karakterize edilseler bile, henüz tam ölçekte
olgunlaşmamış ve teknik ve ekonomik olarak uygulanabilir değildir[5]. Kozmetik
ürünlerin üretim aşamasından başlayarak, kullanımları, kullanıldıktan sonra vücut
yoluyla(gaita,ter,idrar) veya ambalaj bazında uzaklaştırılmaları göz önüne alındığında
çevreye yönelik etkilerinin iyi değerlendirilmesi ve atık yönetiminin iyi bir şekilde
sürdürülmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı kozmetik ürünlerin atık yönetiminde
uygulanan proseslerini derlemek, hava, su, toprak ve canlılar üzerindeki yıkıcı etkilerini
ortaya koymak ve yapılabilecek uygulamalarla ilgili çeşitli öneriler geliştirmektir.