TÜBİTAK Projesi, 2015 - 2016
Kanser tedavisinde kullanılan
birçok yaklaşımda kanser hücrelerinde farklı açılardan hasar oluşturarak ölüme
götürmek esastır. Bunun için başlıca hedefler seçilerek terapi süreci
başlatılır ve hasta üzerindeki sonuçları gözlemlenir. Oluşturulan hasarlar
arasında hücre içerisindeki lipid, DNA ve protein gibi moleküllerin oksidatif
modifikasyonu da yer almaktadır. Normal hücrelerde bu modifikasyonlar belli bir
dereceye kadar antioksidan mekanizmalar ile düzeltilebilirken kanser
hücrelerinde antioksidan sistemlerin normal hücrelere nazaran çok daha aktif
olması nedeniyle hasarlar daha hızlı düzeltilir ve tedaviye karşı direnç gelişebilir.
Bu projede amaç, kanser tedavisinde kullanılan bir yöntem olan ısı
uygulamasında kanser hücrelerinde meydana gelecek hasar ile savunma
mekanizmalarının devreye girmesi arasındaki dengenin saptanmasıdır.
Kanser tedavisinde ısı uygulaması,
son yıllarda birçok ülkede uygulanmakta olan ve özellikle kemoterapi ve
radyoterapi uygulaması yanında tedavinin etkinliğini artıracağını düşünülerek
hastaların belli sürelerde yüksek sıcaklıkta tutulmasıyla gerçekleştirilen bir
terapi çeşididir. Kilinikte kullanımı kanser hastalığının son evresinde olmakta
olup, yan etkileri tam bilinemediği için erken evrelere çekilmemiştir. Halen
klinikte kullanımında fayda olabileceği düşünülürken, aynı zamanda deneysel
çalışmaların sonuçları beklenmektedir.
Kanser terapisinde uygulamaya
karşı hücrelerin geliştirdiği direnç önemli bir sorun haline gelmektedir.
Kemoterapi ve radyoterapi uygulamalarında hücrede meydana gelen oksidatif
hasarlar ve bunlara karşı indüklenen savunma mekanizmaları bu açıdan önem arz
etmektedir. Oksidatif hasarlar sonucu birçok molekül arasında protein hasarı
hücredeki homeostazın bozulması açısından önemlidir. Protein oksidasyonu sonrası
hücre, hasarlı proteinler üzerine farklı savunma mekanizmalarını devreye sokar.
Bunlardan kısıtlı sayıda tamir mekanizmalarının yanısıra yıkım mekanizması olan
proteazomal sistem önemli bir rol oynamaktadır. Diğer bir nokta da yaptığımız
önceki çalışmalardan da edinilen sonuçlara göre kanser hücrelerinde bu yıkım
mekanizması normal sağlıklı hücreye göre oldukça aktif durumdadır.
Proteazomal yıkım hücrede farklı
mekanizmalarla regüle edilebilmektedir
ve ısı şok proteinleri de bu regülasyonda önemli rol oynamaktadır. Özellikle
ısı şok proteini 40, 70 ve 90 proteazomal yıkım prosesinde yer almaktadır. Bu
noktada, kanser hücrelerinde uygulanan ısı uygulaması ile indüklenebilecek olan
ısı şok proteinlerinin proteazom aktivitesini artırabileceği ve bu nedenle bu
hücrelerde diğer terapilere olumlu etkisinin yanısıra olumsuz etkiye neden
olabileceği düşünülmektedir. Planlanan çalışma, proteazom ve ısı şok
proteinlerinin ekspresyonunda önemli rolü olan Nrf2 (NF-E2-related factor 2) proteini üzerinden
detaylandırılacaktır. Isı şok uygulaması ile hippokampal tümör hücrelerinde
Nrf2 aktivasyonu yanında ısı şok proteinleri ve proteazom aktivitesi üzerindeki
etkiler gözlemlenecektir. Bu hücre hattı daha önce yayınlanan bir çalışmamızda
proteazom aktivitesi normal hücrelere göre oldukça yüksek olduğu bulunan bir
hücre hattıdır. Ayrıca ön deneylerimizde Nrf2'nun aktive olduğu da
gözlenmiştir. Elde edilen sonuçlar, Nrf2 faktörünün susturulması yapılarak ısı
şok proteinleri/proteazom aktivitesi üzerindeki etkisi gözlemlenerek doğrulanacaktır.
Tüm bunlar birarada düşünüldüğünde
klinikte ısı uygulamasının yan etkilerine dair bu kadar az bilgi bulunması ve ısı
uygulamasında meydana gelen moleküler mekanizmalarının aydınlatılmasına dair gereksinim
bu çalışmaya özgün bir değer katmaktadır.
Bu projede ulaşılmak istenen hedef, klinikte
uygulanan ısı uygulamasının hücresel düzeyde etkilerini kanıtlamaktır. Bu
şekilde uygulamanın hücre bazında savunma mekanizmaları üzerindeki etkisi
kanıtlandığında, klinik örnekleri ile çalışmaya devam edilmesi planlanmaktadır.
Elde edilecek sonuçların hem literatüre hem de kliniğe önemli katkısının
olacağı düşünülmektedir.